İlk Hibrit – Jeotermal Güneş Enerji Tesisi

TÜBİTAK desteği ile kurulan TYT, ilk projesi olan GeoSolar ile ciddi bir atak yaptı. Toplamda 650 bin TL bütçeye mal olan proje, 3 yıldır devam ediyor. Solarex dergisi olarak biz de Türkiye’nin ilk hibrit jeotermal-güneş enerjisi tesisini geliştiren TYT bilim insanı Cemil Cihan Özalevli’den dinliyoruz.

• Bize kendinizden ve TYT’nin güneş enerjisi alanındaki çalışmalarından bahseder misiniz?
TYT güneş enerjisi bazlı, yenilenebilir enerji teknolojileri üzerine çalışıyor. Özellikle bunların hibrit kullanılması yani diğer yenilenebilir enerji teknolojileri ile birlikte kullanılması üzerine çalışan bir araştırma geliştirme ve uygulama şirketi. TÜBİTAK desteği ile kurulan bir şirket. İlk Projemiz olan GeoSolar’ı 2012 Ocak ayında başlattık. 650 bin TL bütçeli bir proje idi. Onunla başlayan serüven 3 yıldır devam ediyor. Amaçladığımız şey de güneş enerjisi sistemlerinin geleneksel enerji üretim teknolojilerine kıyasla, hem ekonomik hem de performans olarak daha tercih edilebilir bir teknoloji sağlamak istememiz. Yeni ürünler geliştirmek ve bunları piyasaya hazır halde sunmak istiyoruz. İkinci projemiz de HydroSolar. Birincisinde jeotermal enerji ile güneş enerjisini birlikte kullanma üzerine çalıştık. İkincisinde ise hidroelektrik santrallerdeki su rezervuarlarının üzerine yüzer güneş enerjisi sistemleri kurulumu üzerine çalıştık. İki projenin altyapısında da hibrit kullanım, kazan-kazan mantığı var.

• Bize GeoSolar projenizin ayrıntılarından bahseder misiniz?
GeoSolar projesi TÜBİTAK’tan alınan hibe destek kapsamında yapılan Ar-Ge çalışmaları
sonucunda, TYT tarafından hayata geçirildi. Aydın’ın Germencik ilçesinde bulunan ve BM
Holding’e ait olan Gümüsköy Jeotermal Santrali’nde kurulan Parabolik Oluklu Günes Kollektörü ile Jeotermal ve Günes Enerjisi’nin ortak kullanımı hedeflendi.

‘Türkiye’nin İlk Yoğunlaştırılmış Güneş Enerjisi Sistemi’

GeoSolar jeotermal enerji santrallerinde kurulabilen bir teknoloji aslında. Türkiye dünyada jeotermal kaynaklar bakımından en büyük altıncı ülke. Ama jeotermal kaynakların sıcaklıklıları orta derecede. Projede yerin altından 150 C sıcaklıkta çıkan jeotermal suyun santrale giriş sıcaklığını arttırmak için, Parabolik Oluklu Güneş Enerjisi sistemi içerisinde dolasan ve sıcaklığı 315 C’ye ulasan termal yağ kullanılıyor. GeoSolar projesinde, Parabolik Oluklu Güneş Kollektörlerini, bir esanjör yardımı ile jeotermal suyun ısıtılması için kullandık. Coğrafi olarak Jeotermal Santraller, Türkiye’de su kaynaklarından uzak konumlarda bulunuyor. Bu yüzden elektrik üretim sürecinde, soğutma sağlanması gereken noktalarda, su yerine hava kullanılıyor. Özellikle yaz aylarında yükselen hava sıcaklığı nedeni ile santrallerin elektrik üretim performansı düşmekte. Gümüşköy Jeotermal Santrali’nde kullanılan hava kaynaklı soğutma kuleleri sayesinde, santralin performansı yaz aylarında %30’a kadar düşüş gösteriyor. Bilindiği gibi Güneş Enerjisi sistemlerinin potansiyeli de yaz aylarında artış gösteriyor. Bu kaybı kompanse etmek amacı ile, Yoğunlaştırılmış Güneş Enerjisi teknolojisi ve Parabolik Oluklu Güneş Kollektörleri kullanılıyor. Yoğunlaştırılmış Günes Enerjisi sistemlerinde güneşten ısı enerjisi elde ediliyor ve ısı enerjisi, türbin ve jeneratör gibi ekipmanlar kullanılarak elektrik enerjisine çevriliyor. Bu ekipmanlardan dolayı Yoğunlaştırılmış Güneş Enerjisi sistemlerinin yatırım maliyetleri yüksek kalıyor. Fakat hâlihazırda kurulu olan termik santrallere kolayca entegre olabilen bu sistemler hem enerji verimliliği sağlıyor, hem de santrallerin yasadığı performans kayıplarını önleyebiliyor. Yoğunlaştırılmış Güneş Enerjisi sistemleri aynı zamanda, dogal gaz ya da kömür santrallerine de entegre edilerek kazanlarda yakılan yakıt miktarını azaltarak, yakıt miktarında tasarrufa gidilmesini sağlıyor ve daha yeşil bir dünyaya katkıda bulunuyor.

• Peki ya HydraSolar projesinde işler nasıl ilerledi?

HydraSolar yine TÜBİTAK destekli bir proje. HydroSolar Azmak projesi Tübitak’tan alınan hibe destek kapsamında yapılan Ar-Ge çalışmaları sonucunda, TYT tarafından hayata geçirildi. Mersin’in Mut ilçesinde bulunan ve BM Holding’e ait olan Azmak 2 Hidroelektrik Santrali’nde kurulan Yüzer Güneş Enerjisi sistemi ile Hidroelektrik Enerji ile Güneş Enerji’sinin ortak kullanımı hedeflendi. HydroSolar Azmak ile dünyada ilk kez bir yüzer güneş enerjisi sistemi, hidroelektrik santralin baraj gölünde uygulandı. Toplamda 20 kWP olarak çalışılan projenin 10 kWp güce sahip ilk fazı Ekim 2014’te devreye alındı. Dünyada çok fazla artış var yüzer güneş enerji sistemlerinde. Özellikle Japonya’da ki nükleer felaketten sonra ve orada arazi problemi de olduğu için son bir buçuk yılda yaklaşık 9 MW’lık bir kurulum yapıldı. Şu an dünya pazarı 15 MW sadece. Dolayısıyla bu trendin dünyada yükseldiğini görüyoruz.

‘Niye böyle bir projeye girdik?’

Aslında iki tane temel sebebi var. Birincisi güneş panelleri karaya ya da çatıya kurulduğu zaman çalışırken belirli performans kayıpları yaşıyorlar. Bunun en temel sebeplerinden bir tanesi ısınma. Yani panelin yüzey sıcaklığının artması. Bu yüzey sıcaklığı yaz aylarında daha fazla yüksek oluyor. Panel normalde 25 derece sıcaklıkta çalışmaya göre tasarlanmış ama yaz aylarında 60-70 dereceye kadar çıkabiliyor sıcaklığı. Güneş ışınımının arttığı yaz aylarında, panellerin sıcaklığının da artması nedeniyle, panellerin verimliliği azalıyor. Bu nedenle ışınımın en yüksek olduğu zaman diliminde düşük verimle enerji üretimi yapılıyor. Güneş enerjisi sisteminin su üzerine kurulması, fotovoltaik panellerin soğumasını ve tasarım verimine daha yakın çalışmasını sağlıyor. Bu sayede HydroSolar kara ya da çatı kurulumları ile karşılaştırıldığında, yıllık %15’e kadar daha fazla üretim yapabiliyor. Türkiye’nin %36’sı tarım arazisi olarak değerlendirilmekte. HydroSolar ise kara gereksinimini ortadan kaldırarak, alternatif ve rekabetçi bir kurulum fırsatı sunar. Böyle bir proje hidroelektrik santrallerinin su rezervuarlarına kurulduğunda, hâlihazırda santrale kadar çekilmiş olan iletim hatlarını kullanabilir. Bu özelliği ile kurulum maliyetlerinin azalmasını sağlar. Ayrıca su yüzeyini belli bir miktarda kaplayan HydroSolar, kapladığı alanda gerçekleşen buharlaşmayı %60’a kadar azaltarak su ekosisteminin zarar görmesini engelliyor. Buharlaşma miktarının azalması, hidroelektrik santralin enerji üretiminin azalmasını önler.

• Türkiye’deki güneş enerjisi sektörü nasıl şekilleniyor? Sizin bu konudaki öngörüleriniz nelerdir?

Türkiye güneş enerjisi sektörüne yaşadığınız en büyük sorun ne diye sorsak iki şeyden bahsederler. Birincisi arazi bulma, ikincisi de trafo kapasitesi. Türkiye’nin %36’si tarım arazisi olarak değerlendiriliyor. Geriye kalan arazilerde de yapılanma mevcut, iletim hatlarına uzak ve engebeli. Bu durum hem yatırım maliyetlerini yükseltiyor hem de arazi bulma problemini arttırıyor. Devlet yatırım hatlarına ve trafo merkezlerine yatırım yapamadığı için güneş enerjisi, rüzgâr enerjisi ya da farklı üretim teknolojilerine bir kapasite veremiyor. Mevcutla yetinmek ise yeterli olmuyor. Geçen sene yapılan lisans açık arttırmasında 600 MW bir ön çağrı yapıldı. 600 MW’lık çağrıya 9.000 MW’lık çağrı geldi. Yani 15 katı kadar. Özel sektörün güneş enerjisine büyük bir ilgisi var fakat trafo kapasitesi ve devletin çalışma hızı bunu karşılayamıyor. Bu iki problemi de çözecek bir teknoloji geliştir aslında biz.

• ‘Niye TYT çözümleri tercih edilmeli?’

Yüzer güneş enerjisi sistemleri enerjiye ihtiyaç duymuyor. Zaten atıl durumda olan su rezervuarının üstünde kurulabiliyor ve böylelikle arazi problemini ortadan kaldırabiliyor. Türkiyede 18 bin MW’lık bir baraj gölü bulunan hidroelektrik santral kurulumu var. Burası güneş enerjisi üretimi için kullanılabilir vaziyette. 18 bin MW’lık trafo kapasitesini devlet zaten hâlihazırda atamış. Ama hidroelektrik santral dediğimiz üretim santralleri su varken çalışıyor. Son üç yıldaki verilere baktığımızda kapasitenin yalnızca %40’ı kullanılmış. Biz de diyoruz ki devlete, herhangi bir şekilde yeni bir trafo merkezi yatırımı yapmanıza gerek yok. Mevcut olan ve şu an verimsiz kullanılan bu kapasiteyi biz su üzerine kurulum yaparak arazi masrafını ortadan kaldırarak ve mevcut altyapıyı kullanarak %40’tan %60’a çıkartabiliriz bu kapasite kullanımını.

• Dünyada güneş enerjisi konusundaki son gelişmeler nedir? Dünyadaki gelişmeler doğrultusunda Türkiye’de ne tür değişikliklere gidilecek ya da gidilmeli?

Dünya geleneksel üretim ve tüketim alışkanlıklarından vazgeçmezse 2050 yılında totalde iki derecelik ortalama hava sıcaklığı artışı olacak. Oluşacak katastrofik sonuçları engellemek için ise sıcaklık artışını iki derecenin altında tutmamız gerekiyor.

‘Bunun için ne yapılması gerekiyor?’

Dünyadaki yenilenebilir enerji politikalarının desteklenmesi gerekiyor. 2015 yılının ilk üç çeyreğine baktığımızda dünyada bu trend yavaş yavaş uygulanmaya başlandı. Şu anda dünyada en fazla yatırım yapılan enerji üretim teknolojisi ‘Güneş Enerjisi’. Yaşanabilir bir dünya istiyorsak bizim de buna destek olmamız gerekiyor. Biz Türkiye olarak dünyayı maalesef biraz geriden takip ediyoruz. Türkiye ortalamanın üzerinde bir güneş alıyor ve devletin uyguladığı iyi bir politika var. Güneş yatırımcısını faiş fiyatlardan destekliyor. Bence bu çok doğru bir şey çünkü şu zamana kadar İspanya, Almanya, İngiltere gibi örnekleri görüyoruz. Çok yüksek fiyatlardan destek verip sonrasında piyasayı düzenleyemedikleri için düşürmek zorunda kaldılar. O da stabiliteyi engelledi. Hükümetin ya da devletin yaptığı iyi şeylerden bir budur. Fakat şuan piyasa o fiyatlar ile büyüdü. Daha da büyümek istiyor. Şuan devletin bu konuda yapamadığı şey ise bu talebe karşılık verebilmek.

#Hibrit, –#JeotermalGüneşEnerjiTesisi, #TÜBİTAK, #HydroSolar, #TYT